Her şey hemen, anında, çok kısa sürede olsun istiyoruz.
Getir’den siparişimiz 10 dk gecikse “Nerde kaldı bu ya!” diyerek sinirleniyoruz. Google’da bir şey aratıp 5 sn’de ilk sayfada sonuç çıkmadığında endişeleniyoruz. Flört etmek için Tinder’ı açıp bize onlarca en iyi alternatifi hemen sunmasını istiyoruz. Sağa sola kaydırıp birilerini peşin hükümle beğenirken, birilerini de çok hızlı harcıyoruz. Ve biz de aynı anda bozuk para gibi harcanıyoruz.
İşe de bunun yansıması oluyor haliyle:
- 20. yüzyıl sonunda çıkan ‘Asansör Konuşması’ diye bir şey var mesela. Çok önemli ve meşgul olan insanları, çok önemli kararlar hakkında çok kısa sürede bir konuda ikna etmek için yapılan adrenalin yüklü bir efor sarfederken buluyoruz kendimizi.
- Bir yönetici bizden bir görev istediğinde ve biz de ‘Deadline’ını sorduğumuzda “DÜN!” demesiyle beraber turboyu devreye sokarak çalışmaya başlıyoruz.
- “İş hayatında duygulara yer yok” diyen insanlarla çalışırken, duygularını donduran buzdan heykellerle ve içten travmalarıyla kendini kemirerek tüketen insan kaynağı ile çalışıyoruz.
- Müşterilerimizi şımarıklığın doruklarına çıkartalım derken, arada ‘insanlık haliyle’ hata yaptığımızda acımasızca sosyal medyayla 7 aleme kötülendiğimiz bir dönemde yaşıyoruz. Müşterilerimize dikkatli davranmazsak velinimetimiz olmaktan çıkıp, cellatlarımız haline getirebiliyoruz.
- Bir sürü anlık talep, istek ve beklentiyi karşılarken ve acı bir gerçek ki; biz de aynısını başkalarına yapıyoruz. Kültüre uyuyoruz.
Bu o kadar çığrından çıkmış bir halde ki, neyi neden yaptığımızla ilgili anlam ve bağdan kopuyoruz. Bir sürü amaca, işe hizmet etmeyen işlerin girdabında kontrolsüz savruluyoruz.
Bu bizim beynimize, özgün benliğimize, özgür irademize ve dünyaya büyük hasar veriyor. Ne işte, ne de özel yaşamımızda odaklanamıyor, bir konuda derinleşemiyor; ne işin, ne de ilişkilerimizin hakkını veremiyoruz.
Kısacası Bozuk Çalışıyoruz. Bozuk Yaşıyoruz.
Bu bozukluğu düzeltmek için aşağıdaki soruların yanıtlarından başlamamız gerek:
Kendini BİLmen - Benim amacım, tutmak istediğim sözler, asıl sorumluluklarım neler?
Kendine GELmen - Bunları yerine getirirken & kararlarımı alırken hangi değerlere sarılacağım? Nasıl çalışırsam bana ve başkalarına yardımcı olur?
Kendini YAŞAman - Tüm emeklerim sonucunda neyi başardığımı hayal ediyorum? Bu başarı için yaşam düzenimi nasıl oluşturmam, ruh-zihin-beden sağlığıma iyi gelecek şekilde yaşamam lazım?
Kapitalist düzen bize bütünün parçalarını bölerek yaşamamızı söyledi. Bütünden koptuğumuz için mikro parçaların içindeki eylemlerimiz hemen, hızlı, anında durumunda kaldı. Bütünün anlamından, zamanın gerçek algısından ve doğasından koptuk. Yaşamımız da böyle düzenlendi. Kolaylık diye icat ettiğimiz pek çok şey, doğru kullanmadığımız için bizim kabusumuz oldu.
Bu kabustan uyanıp, Akıllı Çalışmanın zamanı çoktan geldi de, geçiyor bile. Siz ne düşünüyorsunuz?